Bilgiler > Badeci Şeyhin Sır Odası-Timur Soykan kitabı alıntıları
Badeci Şeyhin Sır Odası-Timur Soykan kitabı alıntıları
1. Tarikat yapılanmalarında şeyh için; "Ümmeti için de Peygamberin konumu ne ise, müritleri arasında şeyhin işgal ettiği mevki de odur" denir. Tarikatta şeyh her şeydir. O kutubtur, gavs'tır, insan-ı kâmildir, hakikat-ı muhammedi'yi temsil eder. Allah ile olacak işinin ancak onun araya girme siyle olacağma inanılır. Mürit nefsini öldürme namma şeyhin önünde alçaltılır, şahsiyeti yok edilir. Köpeklerin yediği yer den yemek yemeye zorlanır. En pis işlerde çalıştırılır. İzzet-i nefsi yok edilir. Aklını kullanmasına kesinlikle izin verilmez.
2. Beyazıd-ı Bistâmi "Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır"
3. Zunnûn-i Mısrî de, "şeyhe itaat, Allah'a itaatten daha iyidir" demiştir.
4. MenSkıbü'l-Arifin'de şöyle bir rivayet vardır; "Şems, Mevtana'dan güzel bir sevgili istedi. O da devrinin en güzel ka dım olan karısı Kira Hatun'u kolundan tutup götürdü. Şems, bu benim kız kardeşimdir, olm az dedi. Sonra bana hizm et edecek güzel bir oğlan getir, dedi. M evtana da oğlu Sultan Veled'i peşkeş çekerek, umarım bu hizm etinizi görür, dedi. Şems, bunu M evlana'yı güya sınam ak için yapmıştı. İşte M evlana şeyhine böyle yürekten itaat etmesi nedeniyle bu yüceliğe ulaşmıştı. "(I)16 Karışım, çocuğunu peşkeş çekmek hangi aklın, dinin, vicdanın kabul edebileceği bir şeyse!
5. giderebilir. Hâşâ onlara yürüyen ilah nazarıyla bakılmaktadır. Kadim Yunanlılarda nasıl en büyük tanrı Zeus'un riyasetinde bir “tanrılar panteonu" varsa, bu tanrılar kâinatın yönetimini kendi aralarında paylaşmışlarsa, bu kimselere göre de Allah kâinatı gavs, insan-ı kâmil, kutub, ricâlü'l-gayb gibi alt tanrılarla birlikte yönetmektedir.
6. Allah ise, Resulüne şunu emretmektedir: "De ki; Ben - A llah’ın dilem esi hariçkendim e bile bir fay d a ve zarar vermeye m âlik/m uktedir değilim ."
7. "Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır"
8. "Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır" sözü çok yaygındır. Hatta bunu Hz. Peygamber'in hadisi olarak söylerler ki aslı yoktur. Hallac-ı Mansur'un
9. Mürit kendini hakikati bulmuş kimse olarak gördüğünden, şeyhi olmayan ları şeytanın kulu ve kölesi olarak görür.
10. sufiler aşkı aşın yüceltirler. İsterse bu aşk hayvan, isterse erkek, isterse kadın olsun pek fark etmez.
11. Sufiler ge rek kadın-erkek arasındaki aşklar olsun, gerekse erkek-erkek arasındaki aşk olsun, hepsini "mecazî aşk" olarak görürler. Haliyle bu "mecazî aşklar" sufiyi ilahi aşka götüren, herkesin yaşayıp, geçmesi gereken gerçek aşkın öncülleri olarak görü lür. Mecazî aşkı tatmadan, gerçek anlamda İlâhî aşka ulaşıla maz derler.
12. İmam Şaraııi, Leıvı/a/Tmda şöyle bir hikâve anlatır;
13. "Dağda yaşayan büyük bir veli/ermiş vardı. Bu zat belli za manlarda kente inerdi. Halk da önceden hazırlık yapıp, ona bir dişi merkebi kent meydanına getirirlerdi. Bu veli de kent meydanına gelip halkın gözleri önünde dişi eşeği hallederdi. Bunu da veliliğini halktan gizlemek için yapardı."
14. Eflakrnin A Mcnâfobu'l-Arifin’de Sultan Veled, babası Mevlana'dan şöyle bir hikâye nakleder: "Şam'da yaşayan yakışıklı bir Mevlevi olan Şeyh Ali Hariri, kime nazar etse o derhal ona mürit olur du. Giydiği hırka parça parça idi. Bu nedenle sema ederken vücudunun her tarafı görünürdü. Halife'nin oğlu bu adamı gördü ve hemen ona mürit oldu. Mısır'da bulunan halife bunu duyunca bu Mevlevi şeyhini öldürmek istedi. Lâkin o da görür görmez şeyhe teveccüh etti. Halifenin karısı da onu görmek is tedi. Mevlevi şeyhini evlerine davet ettiler. Kadın onu görünce ayaklarına kapandı ve elini öpmek istedi. Şeyh cinsel organını kaldırıp kadının eline verdi ve 'senin istediğin o değil, budur' dedi ve sema'a başladı. Bunun üzerine halifenin itikadı bir iken, bin oldu.' Yine
15. EflakTnin anlattığına göre; 'Mevlana'nın kansı Kira Hatun, 'kocam uzun zamandır az yemek yiyiyor, az uyuyor, ağır riyazat yapıyor, acaba onda şehvet kaldı mı, ta mamıyla erkeklikten uzaklaştı mı?' diye içinden geçiriyormuş. Mevlana Hazretleri de bunu hissedip, o gece hanımım şereflen dirir. Kükremiş aslan gibi bir gecede 70 defa hanımıyla cimada bulunur. Kira Hatun Mevlana'nın elinden medresenin damına kaçarak kurtulur. Mevlana karısına, 'Daha tamam olmadı gel!' diye ısrar eder."
16. Sûfîler, İslam'ı büyük ölçüde dejenere etmişlerdir. Takva yerine "zühd"ü koymuşlardır. Zühd hayatı ise İslam'a yabancıdır. Zühdü teşvik eden herhangi bir ayet yoktur. Dün yaya değer vermeme, Hind fakirleri gibi yaşama, dünyayı
17. terk etme, tam İslam düşmanlarının isteyecekleri Müslüman tipidir. Müslümanlar zühd ve inziva gerekçesiyle dünyayı terk ettikleri bir hengâmede Haçlı ve Moğol istilaları vuku bulmuş, Moğol atları tarafından İslam yurdu baştan sona çiğnenmiştir. Kur'ân ise, zühdü değil, takvayı tavsiye eder. Takva ise; Allah'tan korkmak, mahlûkatm hakkını korumak, sorumluluk bilinci ile hareket etmek demektir. Allah katında en değerli (keramet sahibi) olanlar terk-i dünya etmiş kimseler değil, aksine sorumluluk bilincini kuşanmış [Hucurat/13] kimselerdir.
18. Zengin Müslüman, fakir Müslüman'dan hayırlıdır. Güçlü, sağlıklı Müslüman hasta Müslüman'dan hayırlıdır. Tıpkı; bilgili Müslüman'ın cahil Müslüman'dan hayırlı olduğu gibi. Çünkü kişinin sağlığım koruması farzdır, çalışıp rızkını kazanması farzdır, okuyup ilim sahibi olmanın kadın ve erkeğe farz olması gibi. Zengin Müslüman izzet içinde yaşar. Zekâtını, sadakasını verir. Yok sullara yardım eder. Hacca gider. Muhtaçlara vardım eder Fakat çalışmayan asalak tipler, beceriksiz, fakir kimseler de düşmanın maskarası, Müslümanların da yüz karasıdır.
19. Tarikatçılar Hz. Pevgamber'in hiç yapmadığı zikirler icat etmişlerdir. Güya peygamberimiz bu zikirleri gizlice, ma ğarada öğretmiştir. Ya da kapıları kilitletmiş, sonra güzide sa habesine ta'lim ettirmiştir vs. gibi palavraları dizerler. Bugün görüyoruz ki; değişik zikir meclislerinde defler, kudümler, dümbelekler çalınmakta, şişler batırılmakta, bağıra çağıra hiç bir sahabenin yapmadığı, tâbiûn'un bilmediği zikir adı altında şaklabanlıklar yapılmaktadır. Acayip rakslar, sema meclisleri kurulmakta, naralar atılmaktadır. Üstelik bunlara zikir ibadeti derler. Peygamberin yapmadığı bir şey nasıl ibadet olur? Na sıl olur da bunlardan sevap umulur? Yeni ibadetler icat etmek, yeni din vazetmek demek değil midir? İbadetler içtihadı değil, tevkifidir. Zikir bir ibadetse -ki bunda hiç şüphe yokturöyley se ibadetler Peygamberin öğrettiği şekilde yapılır. "Allahın size öğrettiği gibi Allah'ı zikredin" [Bakara/239].
20. M. Zahit Kotku; "İnsan-ı Kâmil Hakk'mlAllah'm aynasıdır. Her kim Kâmil insanın ruhaniyetine basiret gözüyle bakarsa onda Cenab-ı Hakk’ın tecellisini görür" demiştir. Koca Rabbani bile "Mürşitin gölgesi, Hakk'ın zikrinden (Allah Teâla'yı anmak tan) daha evladır" diyebilmiştir.19
21. İmam Rabbani, Mektubat, 187. Mektup.
22. "Rabıta; bir müridin, mürşid-i kâmilinin ruhanivetivle beraber, suretini kalp gözünün önüne getirerek hayal etmesi ve kalbiyle ondan yardım istemesinden ibarettir. Onlara göre mürşit peygamberin vekilidir. Efendimiz bizimle Allah ara sında vasıta olduğu gibi, mürşit de bizimle Efendimiz arasın da vesiledir" derler.20
23. 20 Mahmud Ustaosmanoglu, Ruhu’l-Furkan, Sirac kitahovı. o. I nM.
24. mürşit rabıtasıdır. Bunun da farklı yapılış şekilleri vardır. Rabıtayı mürit tek başına yapabileceği gibi hatme-i hâcegân'da cemaatle birlikte de yapabilir. Rabıta hatmeye hazırlıktır. Sabah, ikindi, yatsı namazlarından sonra abdestli olarak yapılır. İnabeli olmak, bir mürşitten el almak gerekir. Kapıyı kilitlemek, ortamı karartmak bu ayinde daha rahat transa geçmek için adettir. Namazdakinin zıddına sol ayak dikilir, sağın üzerine oturulur. Gözler yumulur, nefesler yogadaki gibi kontrollü alınır verilir. Ağız kapalı olup, burun dan nefes alınır verilir. Hareketsiz ve sessiz durulur,
25. veya nara atılmaz. Tüm bunlar müridin konsantre olması, vecd/transa geçebilmesi içindir. Bundan sonra en önemli un sur, şeyhin suretini hayal etmektir. Süleymancılar ve Menzil ciler gibi bazıları şeyhin fotoğrafına bakarak, onun kalbinden kendisine nurların bir çağlayan gibi aktığına odaklanır. Kişi kendini mezarda farz ederek, Allah ile arasında şeyhi vesile/ aracı olduğunu düşünerek, onun alnına, iki kaşı arasına ba kar. Son olarak mürit şeyhinin ruhaniyetinden yardım ister. Medet, himmet, istimdat ve bereket dilenir.
26. "Hak Melik olan Allah çok yücedir. O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. O yüce arşın Rabbidir. (Gerçek böyleyken) Kim Allah ile birlikte bir başka ilaha /güce/otoriteye yalvarırsa -hem de hiçbir delili olmaksızınonun hesabı Rabbinin huzurunda görüle cektir. (İşte bu Allah'la birlikte başka bir ilaha yalvaran) Kâfirler asla kurtuluşa eremezler!" [Müminun/116-7].
27. Rabıta Hindistan Kökenlidir. Rabıtayı Hindistan'dan ge tirip Ortadoğu'da bunu yayan, 1778-1826 yıllarında yaşamış * Mevlana Halid-i Bağdadî7dir. Rabıta İslam âlemine bundan 180-200 sene önce sokulmuş olan bir bidattir. Rabıta; Hint Budistlerinden alınan yoga ve meditasyonun İslami renklere boyanıp Müslümanlara yutturulmasından ibarettir.
28. Eskiden beri bazı İslam âlimleri, "Nakşibendîlik. İslam örtüsü altında Budizm'den tebdil edilmiş/devşirilmiş bir bâtınî tarikattır" kanaatine sahip olmuşlardır. Kısaca; rabıtanın yapılışı ile yoganın yapılışı arasında onlarca ben zerlikler vardır. Oturuş şekilleri, kontrollü nefes alıp-vermeler, belli şeylere yoğunlaşıp konsantre olmak Budist rahip Patanjali'nin kurallarını belirlediği yoganın bir benzeridir.
29. Allah'ın [Yasin/74-5] ayetlerinde buyur duğu gibi, "Kendilerine yardım ederler ümidiyle Allah'tan başka ilahlar buldular... Bilakis onlar o ilahların hazır kıta askerleridirler."
30. "Sen kabirde olanlara işittiremeztin" [Fatır 22],
31. "En üstün olanınız Allah'tan en çok sakınamzdır" [Hucurat/13]
32. Cafer-i Sadık bu "Ben Allah'ım" diyen, Gazairve kadar hiç kimsenin Müslüman saymadığı bu kimseden daha düzgün birini bulamamış mıdır?
33. Karaman'da 10 öğrencinin tecavüze uğradığı Ensar
34. Vakfı ile ilgili dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu'nun "Buna bir kere rastlanmış olması hizmet leri ile ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için ge rekçe olmaz" sözleri bu bakış açısını özetliyordu.
***