Temelelektronik.info

Bilgiler > Osmanlıda Gulamlık Müessesesi kitabı alıntıları



Osmanlıda Gulamlık Müessesesi kitabı alıntıları


1. 'İki melek akşamleyin Sodom'a vardılar. Lut, Sodom'un kapı sında oturuyordu. Ve Lut onları görünce karşılamak için kalk tı ve yere kapandı ve dedi: 'İşte efendilerim! Şimdi kulunuzun evine inin. Ve geceyi geçirin. Ve ayaklarınızı yıkayın, erken kalkıp yolunuza gidersiniz.' Ve dediler: 'Hayır, biz geceyi mey danda geçireceğiz.' Ve Lut onları çok zorladı ve onlar onun yanına indiler. Ve evine girdiler. Ve Lut onlara ziyafet yaptı. Ve mayasız ekmek pişirdi ve yediler. Fakat onlar yatmazdan önce şehrin adamları, Sodom adam ları, her mahalleden, gençten kocamışa kadar bütün halk evi sardı. Ve Lut’u çağırıp ona dediler: ‘Bu gece senin yanına giren o adamlar nerede? Onları bize çıkar ve onları bilelim.' (Tevrat, Tekvin, 19. Bab, 1-5. ayetler)

2. Anlaşılan melekler birer oğlan görünüşlüydüler. Sodom adamları, şehvetlerini onlarla doyurmak istiyorlardı. Bu sıra da Lut bir öneride bulundu: 'İşte benim ere varmamış iki kızım var; rica ederim onları size çıkarayım ve onlara gözünüzde iyi olanı (dilediğinizi yapın. Ancak bu adamlara (meleklere bir şey yapmayın.' (Tevrat, Tekvin, 19. Bab, 8. ayet)

3. '...(Lut Ey toplumum! îşte bunlar benim kızlarım! Onlar, sizin için daha temiz dir. Tann'dan sakının, konuklarım önünde beni rezil etmeyin. İçinizde aklı başında kimse yok mu, dedi. (Onlarsa Senin kız larınla bir işimiz olmadığını biliyorsun. Bizim şimdi ne istedi ğimizi de biliyorsun sen, diye karşılık verdiler.' (Hud, 78-79)

4. Sad suresinin 52. Ayetinde, "Cennetteki inananların yanında kendileriyle yaşıt kadınların olacağı"; Vakıa suresinin 35-37. ayetle rinde, "Cennetteki erkekler için yeniden yaratılmış ve onlara âşık bakireler bulunacağı"; Rahman suresinin 56-58, 70-72. ayetlerinde, "Başka hiçbir varlıkla cinsel ilişkiye girmemiş, yakut ve mercan gibi çekici, bembeyaz ve berrak dilberlerin erkeklere sunulacağı"; Nebe suresinin 31-34. ayetlerinde, "İnanmış erkeklere cennet bahçelerin de göğüsleri daha yeni oluşmuş, kadınlığa daha yeni adım atmış bakireler verileceği" dile getirilmektedir.

5. 'Muhakkak müminler zafer bulmuşlardır; o müminler ki namazlarında tevazu ve korku sahibidirler... Onlar ki ırz ve namuslarını korurlar. Ancak zevcelerine sahip oldukları cariyelerine karşı münasebetleri müstesnadır. Çünkü onlar (bu helal olanlarla kınanmazlar. (Müminin 1, 2, 5, 6)

6. 17. yüzyılın İstanbul'undaki kadını anlatan Jean de Thevenot şöyle diyor: "Türkler kadınların cennete gideceğine inanmazlar ve onları akıllı hayvanlar olarak kabul ederler; onları bir atta olduğu gibi sadece hizmetlerine alırlar; fakat birçok kadına da sahip tirler ve çok zaman sekste kullanırlar; böylece terk edilmiş olduklarını gören bu zavallı kadınlar kocalarından alamadık larına sahip olmak için gayret ederler."11

7. 'Bana Şam yaşlılarından birisi babasından duyduğu şu olayı anlattı: 'Velid'in giyindirilmesiyle görevliydim. Bir gün oda sına girdim. Yanında İbni Aişe adlı şarkıcı vardı. Velid ona 'Şarkı söyle! dedi. İbni Aişe bir şarkı okudu. Velid, 'Dilleri ne sağlık, prensim! Abduşems'in başı için bir daha oku!' Bir daha okudu. Velid: 'Bravo doğrusu! Bir de Ümeyye'nin başı için oku!' İbni Aişe aynı şarkıyı bir daha okudu. Velid bir dedesinin, bir de babasının hatırı için şarkıyı tekrar ettire ettire nihayet sıra yı kendisine getirdi: 'Bir de benim için oku!' İbni Aişe şarkıyı bir daha okudu. Velid yerinden kalktı, İbni Aişe'nin üzerine çullandı ve öpmedik bir tek organını bırakmadı. Sonra apış arasına eğilip onu da öpmek istedi. İbni Aişe kamışını iki ba cağının arasına bastırdı, fakat Velid 'Vallahi onu da öpmeden bırakmam!' diye tutturdu. O da açıp başını çıkardı. Velid onun başını öptü. Sonra 'Ne eğlence! Ne eğlence!' dedi, elbisesini çıkarıp İbni Aişe'nin üstüne attı ve yeni bir elbise getirilinceye kadar çırılçıplak kaldı. Şarkıcı için bin dinar getirilmesini emretti. Bu para ona ödendi. (Velid) parayı onun katırına yükle di ve şöyle dedi: 'Ona benim halımın üzerine oturarak bin ve dön, ama beni köz edip gidiyorsun!"'

9. İbni Nuaym'a aittir, ey müminlerin emiri' dedi Yahya ve ilave etti: 'O kıta şöyledir: Halifemiz rüşvetçi, kadımız oğlancı Desene balık baştan bozulmuş Zinayı cezalandıran bir kadı Oğlancıya bir şey demez mi? İllallah zulmünden Abbasoğullarının!'

10. Kâbusnâme adlı protokol kitabı, Ziyaroğulları'ndan Keykavus ta rafından oğlu Giylanşah'a öğüt kitabı olarak yazılmıştır. Bu kitap, I?. yüzyılın ilk yarısında Sultan II. Murad'ın isteği üzerine Mercimek Ahmet tarafından Farsçadan Türkçeye çevrilmiştir. Kitabın "Cimada Kaidelisi ve Ziyanlısı Kangısıdır Anı Beyan Eder" başlıklı bölümün de oğlan ve kadın kullanmak şöyle anlatılmaktadır: "Yaz olacak avretlere meylet ve kışın oğlanlara; ta ki tendürüst (sağlıklı) olasın. Zira ki oğlan teni ıssıdır (sıcaktır); yazın iki ıssı bir yere gelse teni azıdur ve avrat teni soğuktur; kışın iki soğuk bir yere gelse teni kurudur, vesselam."17

11. Hicri 991 (Miladi 1583) tarihli bir fermanda esirciler ile esir alım satımı üzerine çok mühim kayıtlar vardır, şöyle ki: 'Kadın ve erkek bazı uygunsuz kimseler türemiş ve İstanbul esircileri arasına karışmışlardı. Bunlar cariye ve genç kölele rini satmak isteyenleri öğrenirler, satalım diye emaneten ellerinden alırlar, Esir Pazarı'na götürürler, önceden anlaştıkları bekâr uşağı leventler de müşteri kılığında pazara gelir ve me zada herkesten yüksek bir fiyat vererek esiri sözde satın alır; bir bakayım, halini şanını, hizmetini tecrübe edeyim diyerek üstünü sonra ödemek üzere bir miktar pey akçesi bırakır ve esiri menzili olan bekâr odasına götürür, birkaç gün fuhuş yolunda ona dilediği gibi tasarruf eder, kullandığı esirin eline de gönlünü hoş edecek birkaç şey verir, sonra bana yaramaz diyerek geri getirir, aslında bir muhabbet tellallığı ücreti olan verdiği pey akçesinden de vazgeçerdi. Bazı esir tellalları da karılarını müşteri kılığında pazardaki mezada sokarlar, yukarıda bahsedilen usulle cariyeleri ona satın aldırtıp leventlere devredip kapatırlar ve sonra yine pey akçesinden vazgeçilerek cariye geri getirilirdi. İşlerinin ehli namuslu esirciler toplanıp divanıhümayuna şikâyette bulundular. İstanbul Kadılığı'na hitaben çıkan bir fermanla bu uygunsuzluğun şiddetle men edilmesi emredildi.' (Şaban 991/Ağustos-Eylül 1583)

13. Hicri 1091 (Miladi 1680) tarihinde Sultan IV. Mehmet devrinde tanzim edilmiş esnaf nizamnamesinde esirciler hakkında şu hüküm bulunmaktadır: 'Satılan cariyenin yüzüne aklık ve kızıllık sürülmeyecektir. Satılan oğlanın ve cariyenin üstünden esvabı alınmayacaktır. Satış için gösterildiğinde üstünde ne varsa onunla verilecek tir. Buna riayet etmeyen esircileri, muhtesib cezalandıracak tır.'

14. Pek müstesna güzellikteki köleler ve cariyeler han avlusunda kurulan Esir Pazarı'nda müzayedeye çıkarılmaz; o müstesna köle ve cariye taliplerine odada gösterilir ve pazarlıkla satılırdı.

15. İstanbul Esir Pazarı Hicri 1263 yılı Muharrem'inin(Miladi 28 Aralık 1846) başında Sultan II. Mahmut'un emriyle kaldırılmıştır. Lütfi Tarihi'nin sekizinci cildinde o yıl vakaları arasında şöyle kayıtlıdır; İstanbul Esir Pazarı'nın kaldırılış tarihi 9 Muharrem 1263 (Miladi 28 Aralık 1846) gösterilmiştir.

17. Sultan Abdülmecit'in 1 Ekim 1854 tarihli fermanıyla Osman lI'da esir ticareti yasak edildi, esirci evleri de kalktı."

18. "Ve bir taife (küme/bölük) vardır ki siyah zengileri ve Habeşî dilberleri avlar ve kötülüklerini ortaya korlar. 'Onların ateş dolu makatları bel ağrısına iyi gelir!' derler. B.k yedikleri yetmez de tıp ilminden bile söz ederler."

19. Müslümanlığı kabullenme ye ve sünnet olmaya ikna edilmeye çalışılır. İsteksizlik gösterenler gece özel bir odaya alınır, onlara orada dayak atılır ve türlü işkenceyle uyumaları önlenir. Ertesi gün odalarına geri götürülür, orada bazı kişiler onları iyilikle ve kandırarak ikna etmeye çalışırlar, bu yöntem baş eğip din değiştirmelerine ka dar sürer. Bu adımı attıktan sonra da, onlara yeni kurallarla okuma yazma öğretilir. Daha sonra bunlar o iki uzun evde ki içoğlanlarmın arasına alınır ve yukarıda betimlenen sefil koşullarda zaman geçirirler. Daha sonra da, daha önce sözü edilen görevlerden bazılarına atanırlar.

20. Padişahın yaşadığı avluda hizmete alınan acemi oğlanlar önce eğitilirler. Bunlar Hıristiyan ailelerin ilk doğan erkek çocukları olup haraç niyetine verilmek zorundadırlar.

Rıza Zelyut - Osmanlı'da Oğlancılık


sonraki bilgi:      Susam Adasına inen ingiliz askerin vurulması 17 Temmuz 1934

önceki bilgi:       Devşirmelerin Müslüman yapılması

 
 

Bu sayfaya 25  defa bakıldı


Bu internet sitesi kar amacı gütmemektedir. Bu içeriğin siteden kaldırılmasını istiyorsanız alttaki butonu kullanarak içeriğin kaldırılması için istekte bulunabilirsiniz.