Temelelektronik.info

Bilgiler > Bir Üniversite Mezununun Cemaat Anısı



Bir Üniversite Mezununun Cemaat Anısı

17 yaşımda türkiyenin önde gelen vakıf üniversitelerinden birinde ingilizce hazırlık okulunda okudum. hazırlık bitti ve bölüme geçeceğim esnada cemaat kaynaklı yaşadıklarımdan endişelenen ailem başka bir üniversite'de devam etmemin daha sağlıklı olacağını düşünüp, beni ikamet ettikleri şehre yakın bir üniversiteye yönlendirdiler. 

velhasıl buradan ayrılmadan önceki yaşadığım ve şahit olduğum süreçlere şöyle değinebilirim; evimizden uzak bir şehirde üniversiteye başladığım için doğal olarak bu okulun yurtlarında kalmaya başladım. ki normalde bu vakıf üniversitesi çok entel dantel, modern, cemaatle alakasız bir ortam varmış gibi bilinir. hakikaten de temel anlayış öyle ama içlerine burslarla girenlerin önemli bir kısmı türkiye'deki malum bir cemaatin üyesiydi. "moleküler biyoloji ve genetik" bölümü tamamen burslu öğrenciler için olan bir bölüm olduğundan, cemaatçilerin özellikle bu bölüme karşı özel bir ilgisi vardı. ki yeşil statüko sonrası cemaatin tüm sınav türlerindeki soruları önceden elde etmek konusundaki başarısının da etkisiyle, tüm elit okullarda olduğu gibi orayı da sarmışlardı. 

bu kısa tanıtımdan sonra benim olayıma geleyim; yapı olarak bu vakıf üniversitesindeki burjuva tiplerden uzak, sakin, alkol, sigarası vs. olmayan kendi halinde birisiydim. sanırım bu durumumdan mütevellit nasılsa yaşça da küçük lokma gibilerinden düşünmüş olsalar gerek, çeşitli dümenlerle sürekli içlerine çekmeye çalıştılar. fakat o zamanda bu tarikat oluşumlarının durumları hakkında az çok bir fikrim vardı. 

ilk olarak çamaşırhanede kurutmaya attığım çamaşırlar kayboldu. sonra çamaşırlarımın kaybolduğuna dair, anons yaptırdım. bir süre sonra odama o malum cemaatten olan ve daha sonra öğrendiğim kadarıyla o vakıf üniversitesindeki cemaat örgütlenmesinin başı (abisi) olan kişi geldi. kapıyı tıkladı, açtım. kurutmadan çıkan çamaşırları bir güzel katlayıp bir poşete koyup getirmiş; "kardeş kusura bakma bir yanlışlık olmuş" dedi. ben de o an bunun bir tesadüf olmadığının farkında değilim ve "önemli değil, teşekkür ederim. çamaşırları da katlamışsınız" dedim. "ne demek, bundan sonra bir sorunun olursa beni abin bil" gibilerinden hoş sözler söyledi. tabi daha sonra bu çamaşır ve benzeri "tesadüflerle" tanışma ve yakınlaşma örneklerini başka kişilerden de duydum. yurtta bir kaç defa yanlarına çağırdıklarında gittim. tabi hep bir empoze amaçlı yaklaştıklarını her kelimelerinden anlayabiliyorsunuz. 

şehrin merkezindeki cemaat evlerinde toplantıları olurdu. defalarca çağırdılar, gerekirse beni geri bırakabileceklerini hoş sohbetler olduğundan bahsederlerdi. şu anki aklım olsa irdelemek açısından kesinlikle gider katılırdım. ama o zaman sürekli bilinç altından bunlara karşı hissettiğim ürkeklik yüzünden bahanelerle hep ertelettim. belli bir zaman sonra gelmemek için sallayacak bahaneniz bile kalmıyor. ama bu aşamada okula yeni başladıkları yıllarda, bu malum cemaatle alakasız gelip bunlara takılıp, tam bir tarikat adamı olan onlarca kişi tanıdım. inanılmaz beyin yıkama teknikleri vardı. ama kandırabildikleri genellikle kendi halinde, fırlamalıkları olmayan sıradan gençlerdi. tabi bunların dışında içlerine aldıkları, bir kaç işi birden aynı anda yürüten fırlamalar da oluyordu.

bunlardan biriside benim oda arkadaşımdı. cemaatte olmasına rağmen alkolü, sıgarası eksik olmayan full time kız peşinde koşan, sürekli amlı götlü konuşan bir kişi idi. hem bunların toplantılarına katılıyordu, hem de bir kaç saat sonra (duysalar belki ağzına sıçaçakları) haltlar yiyebiliyordu. bu oda arkadaşımın gittiği toplantılarda not tuttuğu bir defteri vardı. bir gün çalışma masasının üzerinde gördüğüm o not defterini okumak istedim. ilk sayfada cemaatin temel kurallarından bahsediyordu. ki bunlar genellikle cemaatin sızma stratejilerini içeriyordu. orada yazılanları okuyunca resmen dehşete kapıldım. ve küçük bir not kağıdına o maddeleri yazıp, kilitli dolabımda bulunan cüzdanımın en kuytu yerlerinden bir yere iliştirdim. 

orada yazılanları şu an tam olarak hatırlamıyorum ama üstadın buyruğu olarak "herşeyin içine girin, hedefe erişene kadar en az onlar kadar onlar gibi gözükün" gibilerinden çok ilginç resmen devlet içinde devletçik oluşturmak için bir yığın strateji vardı. hani daha önce sadece macera filmlerinde bu hitaplara benzer bildirgelere şahit olmuştum. karşılaşmayana kadar böyle şeyleri hep bir komplo teorisi veya abartı şeklinde farklı ütopik şeylermiş gibi düşünürdüm. ama ciddi anlamda orada yazılanları gördükten sonra, bunların memleketteki en derin kademelere kadar nasıl sızabildiklerini anladım. 

amaçları doğrultusunda en fazla kullandıkları şey 'eğitim' ve bunda da oldukça başarılı olmuşlar. sonra bu not aldığım kağıdı bir kaç hafta sonra yatağımın içindeki çarşafa iliştirilmiş şekilde buldum. kilitli dolaplarımıza kadar sızıyorlardı. o yurt içerisinde bile ellerine sokmadıkları bir yer yoktu. normal şartlarda dağınık dolabımda belki benim bile zor bulabileceğim o notu bulmuşlar ve bir uyarı niteliğinde yatağıma iliştirmişlerdi. bu notları bulmalarından çok öncede, dolaplarımızın kurcalandığına dair ciddi şüphelerim hep vardı. buna benzer bir çok özel materyalleriniz (disk, hard disk, disket vs.) ortadan kaybolup bir süre sonra onun tekrar dolapta olduğunu görebiliyordunuz. nitekim hayatınızın her yerine dolaylı veya dolaysız bir şekilde burnunu sokabilen bu cemaat sarmalından uzaklaşabilmek için okuldan ayrılmak durumunda kaldım


Kaynak:https://eksisozluk.com/entry/32125261


sonraki bilgi:      MEB Lojman Yönetmeliği

önceki bilgi:       Kayak Wax Ütüsü Sıcaklığı

 
 

Bu sayfaya 247  defa bakıldı


Bu internet sitesi kar amacı gütmemektedir. Bu içeriğin siteden kaldırılmasını istiyorsanız alttaki butonu kullanarak içeriğin kaldırılması için istekte bulunabilirsiniz.